BİR TALEBESİNE YAZDIĞI TAVSİYELER Pek Kıymetli Kardeşim Seyyid Süleyman, Rabbim hepimizi cehennem azabından korusun ve cennet nimetlerini tattırsın... Benden, her an yanında bulunacak ve amellerin için sana ölçü olabilecek birkaç nasihat istemişsin. Ancak ben kendimde, insanlara nasihat etme selâhiyetini görmüyorum. Kur'ân'da geçen "İnsanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Bir de Kur'ân okuyorsunuz. Hiç mi akıl etmezsiniz?" ayetini düşünüyor ve Allah'ın kötülediği bu tür insanlardan olmaktan korkuyorum. Benden nasihat isteyenin durumu [çöldeki serâptan su bekleyenin durumuna] benzer. Böyle düşünürken Kur'an'da geçen bir başka âyet hatırıma geliyor. Orada Allah (c.c.): "İsteyeni de hor görme!" buyuruyor. O zaman, buna ehil olmasam da günahlarla lekeli, kötülüğe arzulu, ayıplarla dopdolu nefsime ve sana Re'fet ve Merhamet Sahibi olan Âlemlerin Rabbinin hem önceki hem sonraki kullarına yaptığı nasihatleri bildireceğim. Bunlardan biri "takvâ"dır. Takvâ, Allâh'ın yapmamızı emrettiği şeylere sıkı sıkıya sarılmak ve yapmamamızı istediği şeylerden de olabildiğince uzak durmaktır. Kul, takvâsı sayesinde Âlemlerin Rabbi Olan Allâh nezdinde, insanların en kıymetlisi payesini alır ve yine onunla yüce makamlara ulaşır. Bir günah işlediğin vakit onun küçüklüğüne değil, onunla kime isyanda bulunduğuna bak. Kulluk mertebelerinde yükselmenin bir diğer yolu da Allah'ın emirlerine itaat etmeye, günahlardan uzak durabilmeye, imtihanların ardı sıra inmesine ve cahillerden gelen eziyetlere karşı sabretmendir. Onların yaptıklarına karşılık vermemen ve kendilerini affederek bağrına basmandır. Çünkü Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: "Asra yemin olsun ki insan kaybetmiştir. İman edip sâlih ameller işleyenler ile birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesnâ." Bununla birlikte, ancak zaruri hallerde onlarla bir arada bulun... Vakarını koru ve şakalaşma... Allâh'ın verdiği rızka kanaat et... Dünya malının çoğalmasını isteme... Çünkü; dünya malının helâli hesap, haramı azâp gerektirir. Mahremin olmayan kadınlarla da bir arada bulunma... Çünkü bu bir çeşit hastalıktır. Allâh'ın sâlih kullarını örnek al... Kulluktaki derinlikte onlara benzemeye çalış... Çünkü Efendimiz (s.a.v.), "kim bir kavme benzemek isterse, o da onlardandır" buyurmaktadır. Hem kendine hem anne babana ve hem de yakınlarına, acı da olsa hep doğruları söyle... Ancak tatlı dille, yumuşak sözle ve bir de başkaca bir mahzuru yoksa böyle yap... İnsanları suçlarken aceleci davranma... Kötülüğe kötülükle karşılık verme... Birisinin seni ayıpladığı ya da suçladığı haberi ulaşırsa sana, bil ki o haberi getiren yalancı olabilir. Yok, eğer doğruysa o zaman da aldırış etme kötü söz söylene... Çünkü onun kötülüğü kendisine yeter, sana da sevaplarının bir kısmını hediye etmesi... Hasan Basrî Hazretlerinin kendisini gıybet eden adama bir tepsi tatlı gönderip "bu bana bazı sevaplarını hediye ettiğin içindir" dediği rivayet edilir. Bütün işlerinde sırtını Allâh'a daya ve ona tevekkül et... Bunu yaparken sebeplere sarılmayı ihmal etme... O'na güven ve ona itimat et... Ve kesinkes bil ki, başına gelen her ne varsa mutlaka gelecektir ve başına gelmemiş ne varsa hiçbir şekilde başına gelmeyecektir. Sabah akşam Allâh'ı çokça zikret... Konuşurken haddi aşma ve gülmede ileri gitme... Çünkü bunlar kalbi öldüren şeylerdir. İstifade etmeyi ve faydalı olmayı esas al... Kibir, kıskançlık ve gösteriş gibi kötü ahlâklardan uzak dur... Tevâzu, kanaat ve yumuşaklık gibi güzel huylar edin... İnsanların hayırlıları nasılsa sen de öyle ol... Anlayışlı, yumuşak huylu ve Hakka tâbi ol... Kardeşim... Elbisende bir leke veya kir varken, devlet başkanının karşısına çıkmayı düşünür müsün? Elbette hayır. Bir köy muhtarının bile karşısına bu şekilde çıkmak istemezsin... Peki ya nasıl olur da bütün âlemlerin Rabbi olan Allâh'ın huzuruna, günahlarla kirlenmiş, hatalarla lekelenmiş olarak çıkarsın? Kardeşim... Günah işlemek apaçık bir akılsızlık ve gizli küfürdür. Böyledir çünkü kişi kendisine ilişecek olan ve geleceğini Allâh'ın vaad ettiği şiddetli bir azabın varlığını bildiği halde günah işler. Evet, evet, bu apaçık bir akılsızlıktır. Çünkü akıllı kimse kendisine zarar verecek bir şey yapmaz. Eğer bu günahı, haşre ve yeniden dirilmeye inanmayarak işliyorsa o zaman da bu gizli küfür olur. Bu konuyu somut bir misalle izah ederim, şöyle ki: akıllı, doğru ve güvenilir bir cemaat, aç bir kimseye önünde duran lezzetli yemeğin aslında zehirli olduğunu haber verir. O kimse bu habere inanır inanmasına ama yine de yemeği yer. Şu halde zehirli yemeği yiyenin aklından şüphe edilir. Kendisini uyaranlara inanmasa, yemekte zehir bulunduğuna da inanmamış denebilirdi. Kardeşim... Bir kimse gelip, filan yolda hırsızlar var, seni gözlüyorlar, öldürüp soyacaklar dese hiç o yoldan gitmek ister misin artık? Hayır. Burada haberi veren yalan söylemiş de olsa bile ya başka bir yol bulur ya da o yoldan korkarak ve temkinle geçersin.. Peki ya doğru ve güvenilir 124.000 peygamber insanlara yol gösterici olarak geldiği ve onları da milyonlarca hikmet ve akıl sahibi âlim tasdik ettiği halde hâlâ nasıl olurda insanlar günah işlemeye devam edebilir? Ki o peygamberler, günah işlemenin iman için, hayat için nasıl bir zehir olduğunu ve günahlarda ısrarın elemli bir azabı gerektirdiğini haber veriyorlar. Kardeşim... Allah'a isyana davet etmedikleri sürece anne babana itaat et... Onlara iyi davran, onlara tevâzû kanatlarını ger... Onlara karşı yumuşak sözlü ol ve hoşnutluklarını kazanmaya çalış... Çünkü Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Allah'ın hoşnutluğunun anne babanın hoşnutluğunda, kızgınlığının da anne babanın kızgınlığında olduğunu bildirmektedir. Akıllı insana işaret yeter. Bizleri samimi duâlarında unutmamanı dilerim. Amelsiz sözden Allâh'a sığınırım Öncekilerin ve sonrakilerin Efendisi Hz. Muhammed (s.a.v.)'e, âline ve
ashâbına salât u selâm eder; Âlemlerin Rabbi Olan Allâh'a hamd ederim.
|
|---|
